ERMENI HABER AJANSI

Türkiye uzun yıllardır Suriye’de faaliyet gösteren “Halk Savunma Birlikleri” (YPG) ve siyasi kanadı olan “Demokratik Birlik Partisi” (PYD)’yi terör örgütü olarak kabul ediyor ve Türkiye’de terör örgütü olarak tanınan Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ile işbirliği yapmakla suçluyor.

Ankara’ya göre, YPG’nin kontrolü altındaki bölgeler Suriye’nin kuzeyinde Türkiye topraklarına saldırı için bir üsse veya Kürt özerkliğinin temelini oluşturmaya dönüşebilir ki bu da Türkiye’nin toprak bütünlüğünü zedeleyecektir.

Suriye Kürtleri 17 Mart 2016’da özerklik ilan etmişti, ancak Şam yönetimi bugüne kadar onlara herhangi bir statü vermeyi reddetmektedir.

Son günlerde Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan bir dizi kamuoyu açıklamasıyla YPG ve ona bağlı Suriye Demokratik Güçleri (SDG)’nin Suriye devlet yapısına entegre olması ve silahsızlanması gerektiğini vurgulamıştır.

Fidan, Suriye Kürtlerini “oyunbozanlık yapmakla” suçlamış (10 Mart 2025’te Suriye Hükümeti ile SDG arasında varılan anlaşmayı kastetmiştir-ed.) ve hatta SDG’ye doğrudan çağrı yaparak “İsrail’in Suriye’deki maşası olmaktan vazgeçmelerini” istemiştir. Fidan, bu çizginin sürmesi halinde Türkiye’nin adım atmaya, gerekirse askeri müdahaleye hazır olduğunu belirtmiştir.

Türkiye’nin Suriye Kürtlerine yönelik endişeleri

Türkiye sınırına yakın Kürt varlığının güçlenmesi ve askeri kapasitelerinin artması, Ankara açısından ciddi bir güvenlik tehdidi ve uzun vadeli risk olarak değerlendirilmektedir.

Ankara ayrıca Suriye’de başarılı bir Kürt özerkliğinin, Türkiye Kürtleri için ilham kaynağı olmasından endişe duymaktadır.

Batı’nın, özellikle ABD’nin YPG/SDG’ye verdiği destek, Türkiye’de bölgesel dengelerin bozulması olarak algılanmaktadır.

Türkiye son dönemde Türk-Suriye sınırında İsrail’in artan etkisi ihtimaline dair kaygı duymaktadır. Ankara, YPG/SDG ile İsrail arasında olası askeri veya istihbari işbirliğini yakından izlemektedir. Suriye’nin kuzeyinde İsrail nüfuzunun artma ihtimali, Ankara tarafından “sınır güvenliği tehdidi” olarak görülmektedir.

Türkiye “Terörsüz Türkiye” sloganını benimsemiştir. Bu yaklaşım yalnızca ülke içindeki değil, sınırların ötesindeki “terör örgütlerinin” de etkisiz hale getirilmesini kapsamaktadır. Ankara yukarıda bahsi geçen Kürt yapılanmalarını 'terörist' olarak tanımladığı için, Kürtler Suriye devletine entegre olmadıkları takdirde, Türkiye’nin onların etkisini azaltmaya dönük adımlar atması ihtimal dahilindedir. Bu, hem Suriye merkezi yönetimiyle işbirliği yoluyla hem de yeni askeri operasyonlarla mümkün olabilir.

Eğer Türkiye gecikir ve Kürt güçlerine karşı şimdi harekete geçmezse, ileride yalnızca bağımsız bir Kürt birimi ve onun sonuçlarıyla değil, aynı zamanda sınırında artabilecek İsrail varlığıyla da yüzleşmek zorunda kalabilir.

Türkiye’nin olası adımları

1. YPG/SDG’yi baskı altına almak amacıyla Suriye hükümetiyle işbirliği.

2. Sınır hattında “güvenli bölgeler” oluşturmak için yerel (lokal) askeri operasyonlar.

3. ABD, İsrail ve NATO nezdinde diplomatik baskı kurarak YPG/SDG’ye silah ve mali desteğin kesilmesini sağlamak.

4. YPG/SDG’nin konumlarını zayıflatmak için yerel güçlerle işbirliği.

Türkiye’nin YPG/SDG’ye yönelik politikası, bu yapıların Türkiye’nin ulusal güvenliği ve bölgesel denge için sürekli bir tehdit oluşturacağı varsayımına dayanmaktadır.

Suriye Kürtlerinin uluslararası aktörlerle, özellikle İsrail’le muhtemel işbirliği ve Türk yetkililerin açık tehditleri, Suriye’de yeni askeri operasyon ihtimalini artırmaktadır.