Kültür08:33, 22 Mart 2014
Kalmayan yıkıntılar, dinmeyen ağıt

2014 yılında İstanbul
merkezli Aras Yayıncılık, Ermeni edebiyatının en önemli kadın yazarlarından
biri olan Zabel Yesayan’ın “Yıkıntılar arasında” adlı kitabının Türkçe çevirisini
yayımladı.
Radikal gazetesinin, kitabın özeti, bugünkü önemini anlatan yazısı aşağıda
sunulur:
Yıkıntılar Arasında, 1909 yılında Adana Olayları ya da başka bir deyişle Giligya Olayları olarak da bilinen bir süreci anlatıyor.
Zabel Yesayan,
Ermeni edebiyatının en önemli kadın yazarlarından biri. Bugüne dek okura ulaşan
kitapları, zamanında zorluklar içerisinden yapılmış edebiyatın ne kadar değerli
olduğunu gösteriyor. Yesayan’ı bugün okuyabilmek, çeşitli dillerde
yayımlanmasını, dolaşımını sağlamak da önemli. Çünkü hem tarihsel hem de edebi
açıdan önemi büyük.
Genellikle şiir ya da romanlarını bildiğimiz Yesayan’ın daha önce Ermenicesi Averagnerun Meç adıyla yayımlanan Yıkıntılar Arasında kitabını Türkçeye çeviren Kayuş Çalıkman Gavrilof, bir dönem yaşananların Yesayan’ın gözünden okurla buluşmasına aracılık ediyor.
Yıkıntılar Arasında, 1909 yılında Adana Olayları ya da başka bir deyişle Giligya
Olayları olarak da bilinen bir süreci anlatıyor. O dönem Adana’da yaşayan
Ermenilerin uğradığı katliam, Yesayan’ın tanıklıkları eşliğinde yansıyor
okurlara. Yesayan, 25 bin Ermeni’nin öldüğü katliam sonrası ziyaret ettiği
Adana’da yaşanmış bir acının gözlemini taraf olmamaya çalışarak ama gördüğü
manzaranın dehşetini de es geçmeden aktarıyor.
Yesayan
Ermeni bir aydını olarak Adana’ya doğru çıktığı yolculukta önce kocasına
mektuplar yazar. Gördüklerini, gözlemlerini anlatır. Bunu yaparken de kocasına
öğütler; “Bu mektuplarımı sakla, günü gününe izlenimlerimi aktarıyorum, lazım
olabilir.” O gün Yesayan’ın kocasına tembihlediği saklama görevi, bir dönem
yaşanan gerçekliğin bugün edebi bir biçimde odamıza kadar gelmesini sağlıyor.
Yesayan, yolculukta ilk andan itibaren gördüklerini not ederken sadece gözlem
şeklinde kalmaya ve “yandaş” bir tavır takınmamaya çalışır. Bu yüzden de özenle
kurar cümlelerini. Öte yandan gerçekliğin ötesinde edebi bir gücü de vardır
cümlelerinin. Her satırına şiirsel bir anlam yükler.
Acıya bakmak
Yesayan’ın tanıklıklarını okurken insan ister istemez böyle bir vahşetin,
insanın insana acımadan kıydığı bir ortamın acısını taşıyor. Yesayan
gördüklerini öyle güzel bir biçimde edebi bir dile dönüştürüyor ki, hayal
gücünün bile geride kaldığı bir gerçekliği sunuyor okurlara. Misak’ın annesini anlatıyor
mesela. Oğlunu asmışlar. Giysilerini parçalayarak, “Gözlerim kurumuş çeşmeye
döndü” diye bağırıyor. Sonra başka bir tarafa dönüyor ve acı içinde köyünün
akıbetini haykıran kızı hatırlıyor. Kız çaresizce, “İster inan ister inanma ama
her şey maf oldu maf” diye haykırıyor.
Yesayan, Adana-Mersin-Kilis üçgeninde gördükleriyle birlikte
değişir ve döndükten sonra bir buçuk yıl boyunca yazdıklarını toparlar. Marc
Nichanian ise yazdığı önsözde dönemin tarihi arka planına ışık tutar. 1909
öncesinde de Ermenilere karşı ayrımcı tutumların ve şiddetin olduğundan,
aydınların çoğunun sürüldüğü ama o dönemde yaşanılanların yazıya
dökülmediğinden bahseder. İttihat ve Terakki’nin yönetimde olduğu ve 31 Mart
Vakası’nın yaşandığı günlerde Adana da etnik anlamda çalkalanır. Ermeni
mahallelerine girilir ve kıyımlar yaşanır. Yıkıntılar
Arasında’nın en önemli işlevi farkında olmadan bir tarihi
okurlara anlatıyor olması. Kitap, didaktik bir tarih kitabı gibi değil de
yazarın sancısı, gördükleri karşısında hissettiği çaresizlikle karışık dehşet
duygusu üzerinden ilerliyor.
Bazen bir
memlekette neyin yaşanıp neyin yaşanmamış olduğunu anlamak için geçmişe dönmek,
nelerin “gerçekten” olduğuna bakmak gerekir. 1909’da yaşanan ve 25 bin
Ermeni’nin hayatını kaybetmesiyle sona ermiş olan bu süreç aslında çok şey söylüyor.
Bugün Adana’da artık yaşamayan Ermenilerin sayısı da görünen gerçekliğin bir
diğer yanı olarak gözümüzün önünde duruyor. Acımasız bir devletin kendinden
olmayana karşı tahammülsüzlüğüyle beslenen bir kıyım bu. Zaman değişse de
annelerin evlatlarının ardından yaktıkları ağıt değişmiyor. Bugün 105 yıl önce
yaşanmış bir acının insan üzerinde bıraktığı izlere Zabel Yesayan’ın
hatıralarından ulaşabiliyoruz. Diğer yandan kendimiz de başka bir acının
içinde, başka annelerin evlatlarının ağıtlarını dinleyerek büyüyoruz, bunların
da yazılıp yüzyıllar sonra okunacağı günü umut ederek.
Ermenihaber.am
Bölümün son haberlerİ

Soykırımdan önce Ermeni kadınının toplumsal rolü, kadın haklarına ilişkin meseleler ve Ermeni kadınlarının bireysel hikâyeleri de özel başlıklarla sunulacak.

27 Nisan Pazar günü Şişli Ermeni Mezarlığı’nda yapılacak anma töreni saat 13:30’da başlayacak.

2-17 Nisan tarihleri arasında gerçekleşen UNESCO Yürütme Kurulu’nun 221. oturumunda, Ermenistan heyeti aktif bir katılım sergiledi.
Alıntı

İranist Begijanyan, Reisi’nin ifadelerini yorumladı: “Ermenistan'a baskı yapılırsa Tahran müdahale eder”
En Çok Okunan
Aslan'ı konuşması sırasında sürekli olarak hakaret içeren sözlerle kesmeye çalışan iktidar partisi milletvekili, milli takımın eski futbolcusu Ünal Karaman oldu.
Haberde, 2011 yılında Ermenistan’da kurulan ve günümüzde 1,5 milyar dolar değer biçilen "Picsart" şirketinin başarı öyküsüne de yer verildi.
Sevag Balıkçı, 2011'de Ermeni Soykırımı'nın anıldığı gün olan 24 Nisan'da, zorunlu askerliğini yaparken Batman'da Ağaoğlu'nun silahından çıkan kurşunla hayatını kaybetmişti.
Özellikle tatbikata Ermenistan, Azerbaycan, Türkiye, Tunus ve AB ülkelerin de bulunduğu 17 ülkeden askeri personel katılıyor.
Eduard Sharmazanov'un konuşması sırasında Azerbaycan heyeti provokasyon girişiminde bulunarak onu yarıda kesmeye çalıştı.
Takvİm
Anket
Bu yıl Ermenistan ile Türkiye devlet sınırı iki ülke vatandaşları için açılır mı?
Pİyasalar
EUR | TRY | USD |
549.84 | 90.05 | 485.12 |