• Hakkımızda
  • İletİşİm
  • Soykırım
  • Karabağ
  • Askerİ
  • Alıntı
  • Makale
18 Eylül, 2025
Perşembe 21:58
Tür|Հայ|Pуc

ERMENI HABER AJANSI

Kısa ve öz
  • Röportaj
  • Ekonomİ
  • Polİtİka
  • Toplum
  • Kültür
  • Eğİtİm
  • Bölge
  • Dünya
  • Hukukİ
  • Spor

Kültür13:50, 10 Mayıs 2019

Funda Cantek: "Ermeni Nine’nin dilsizliği"

Funda Cantek: "Ermeni Nine’nin dilsizliği"

Gazete Duvar'ın yazarlarından Funda Cantek kendi köşesinde "Ermeni Ninem" kitabına değindi. Cantek makalesinde şu ifadelere yer verdi:

"Yayımı Ermeni Soykırımı’nın başladığı 24 Nisan tarihine denk düşen, Farid Boudjellal’in çizgi romanı Ermeni Ninem, Fransa’da doğup büyüyen Cezayir asıllı Farid’in babaannesiyle tanışması ve onun bir Ermeni olduğunu öğrenmesiyle açılıyor.

Ankara’da yaşayan birinin, başka birçok Anadolu kentinde yaşayanlar gibi, Ermenilerin bıraktığı izlerin üzerinde yürümemesi imkansızdır. Evinize girip çıkarken, bir mahalle parkında otururken, müzede sergilenen yöresel bir kıyafete yahut eski fotoğraflara bakarken aslında kadim bir kültürün, kimliğin mirasını yiyor olabilirsiniz. Hem de varisi olmadığınız halde. Eviniz bir Ermeni ailesine ait bağ evinin yıkıntısı üzerine inşa edilmiş bir apartmanda olabilir, mahalle parkı eski bir Ermeni mezarlığıdır, el dokuması bir sof elbise aslında bir Ermeni kadına ait olabilir. Biraz dikkatli bakarsanız, cumbalı evlerin, Arnavut kaldırımlı sokakların, mahalle esnafının, Çankaya, Keçiören, Aşağı ve Yukarı Eğlence bağlarının, Zir Vadisi’nin suretinin çıkarıldığı eski fotoğraflarda yurdundan sürgün edilmiş bir halkın hayaletlerinin dolaştığını görebilirsiniz.

Ben fazladan aile büyüklerini ziyaret için çocukken sık sık gittiğim Niğde’de de, onlarca yıldır ayakta olan bağ evlerinin kerpiç duvarlarına, ahşap kirişlerine parmaklarımın ucunu sürerek yürüdüğümde farkında olmadan içime dolan hikayelerin kahramanlarıyla çok sonra tanışacaktım. Oysa onlardan bazılarıyla komşuluk ediyorduk çoktandır. İyi komşuluğun Türklerin hoş görüsüyle sürdüğü teranesinin ev sahipliği iddiasının kibrinden kaynaklandığını da sonradan, aklım erdiğinde, resmi tarih anlatısının dışına kaçabildiğimde idrak edebilecektim. Ağızlardan bir küfür gibi fırlayan Ermeni tanımlamasının büyüklerin dilinde alaycı tekerlemelere, neşe vermesi beklenen ancak cinsiyetçi ve nefret dolu fıkralara konu olduğunu fark edecektim. Keskin kalemli “saygın” yazarların hoş görü bir yana, hor görü ve düşmanlık dolu metinleri içimi acıtacaktı.

24 Nisan 1915’ten sonra su başlarında, evlerin hayatlarında, kahvehanelerde, kiliselerde, dükkanlarda, çarşıda-pazarda süren hayatlar dağlara, çöllere, açlığa, susuzluğa, hastalığa ve nihayet kitlesel kıyımlara mahkum edilecekti. Suskunluğu yahut nefretiyle Ermeni komşularının ölüme gönderilmesine suç ortaklığı eden hemşehrileri, komşuları, müşterileri ezberler bir ölçüde bozulup, geçmişle hesaplaşmaya girişildiğinde, “Çok iyi insanlardı” diyeceklerdi onlar için. “Çok iyi esnaftı, çok yetenekli ustaydı, çok mahir terziydi”… Böyle diyerek onları mazur göstermeye çalıştıklarının farkına varmayacaklardı.

1904 İstanbul doğumlu olduğu tahmin edilen Mari Bedros Karamanyan’ın yolunu Cezayir’e, oradan da Fransa’nın Toulon şehrine düşüren dramı yarı-belgesel bu anlatıdan takip ediyoruz. Farid’in babaannesi Mari, kocasının ölümünün ardından, oğlunun ailesiyle birlikte yaşamak için gönülsüzce Toulon’a göç ediyor. Farid, dini bütün bir Müslüman olan babasına karşılık, babaannesinin boynundaki haçı fark ettiğinde, henüz dokuz yaşındayken dünyada yapayalnız kalan bir kız çocuğunun hikayesi bir zehir gibi günlük hayata karışıyor. Alttan alta gürül gürül çağlayan su, Mari’nin ketumluğunun çatlaklarından sızıyor.

Bizzat tecrübe edenlerin dillendirmemeyi yeğledikleri, sonraki kuşaklara aktarmamaya çalıştıkları, sürgün ve katliamın yarattığı travma ve husumet, kolektif bellekten silinmesinin imkansızlığı sebebiyle ve değişen politik iklimin de etkisiyle çocukların ve torunların kimliklerini inşa ederken kullandıkları en önemli parça olacaktır. Nitekim Farid, Fransa’da bir Arap olarak yaşayan babasının aksine, yasını tutarak kendini tamamlamak için ihtiyaç duyuyor bu eksik parçaya. Mari’nin eksik parçasını tamamlamasını bekleyen bir başkası daha var: Toulon’un meşhur cerrahlarından Ermeni Ranoukian. Mari’nin suskunluğu ve mesafeli duruşu karşısında çaresizliğe düşen Ranoukian şu unutulmaz sözü söylüyor Mari’ye:

“Sizin ve bizim kuşaklar arasındaki farklardan biri de bu. Siz yaşadıklarınızı unutmak istiyorsunuz, biz ise hiç yaşamadığımız şeyleri hatırlamak istiyoruz.”

İşte bu sözde, önceki haftalarda anlattığım anneannemin suskunluğu ve hoyratlığıyla, Farid’in Ermeni ninesininki birleşiyor. Sonraki kuşaklar olarak bizler geçmişle hesaplaşma derdindeyiz. Kişisel olarak ailemizle, politik olaraksa devletin zulmüyle. Ve üstelik ikisi birbirinden bağımsız tecrübeler değil. Bizden önceki kuşaklara unutmanın, bize ise hatırlamanın sağaltıcı olduğu telkin edilmiş. Belki de bu yüzden, biraz da bencilce, soğukkanlılıkla bizden önceki kuşakları travmalarını hatırlamaya zorluyoruz. Çok zor bir şey istiyoruz onlardan. Belki de unutuluşa terk ettikleri şeyleri affettiklerini sanıyoruz. Korkudan, bezginlikten, ailelerini koruma kaygısından kaynaklanan bu unutuşun, yeni felaketlerle sonraki kuşaklara zarar vereceğini anlatmakta zorlanıyoruz onlara. Unutulan kaybolmuyor ama. Mari Nine’nin hayatını araştıran ve çizer Boudjellal’in arkadaşı olan Martine Lagargette’nin kitabın sonuna eklediği metinde, unutuluşa terk edilenin kaybolmadığını sarih biçimde görüyoruz. Mari’nin “hayatının son demlerinde, bazı işaretler anlatılamaz olanı deneyimlediğini doğrular gibiydi. Peşini bırakmayan o yoksunluk korkusu, bavulunu almadan firar etmek durumunda kalanlar gibi hangi mevsim olursa olsun kıyafetlerini üst üste giyme alışkanlığı göze çarpardı. Peki Toulon limanına bir Türk gemisi her demir attığında kendini eve hapsetme saplantısına ne demeli?” diyor Lagargette.

Elinde kalan tek aile fotoğrafında yer alanlar arasında yaşama şansına sahip olan sadece Mari’dir. Kocası Moussa da Cezayir’den Kayseri’ye göçmüş bir Arap’tır. Küçük kızı Zoubida’yı Kayseri’den Cezayir’e göçerken, Tunus’ta evlatlık vermek zorunda kalır. Geri alacağı zaman öldüğünü öğrenir. Mari ve kaderdaşları bir yerin yerlisi olmalarına izin verilmeden, kıyafetlerini üstlerinde, korkularını, acılarını anılarında saklayarak oradan oraya sürüklenip, hayatın kıyısına ilişerek yaşar ve ölürler.

 

 

Kaynak:   Ermenihaber.am

Bölümün son haberlerİ

Ermenistan'ın Texworld Apparel Sourcing Paris'teki pavyonu "En İyi Pavyon" ödülüne layık görüldü
13:52, 18 Eyl
Ermenistan'ın Texworld Apparel Sourcing Paris'teki pavyonu "En İyi Pavyon" ödülüne layık görüldü

Bu prestijli etkinliğe 32 ülkeden 1260’tan fazla katılımcı iştirak etti.

Ermenistan Tarihi Müzesi’nde ilk kez Louvre’dan on altı dikkat çekici Doğu Hristiyan başyapıtı sergilenecek
12:56, 18 Eyl
Ermenistan Tarihi Müzesi’nde ilk kez Louvre’dan on altı dikkat çekici Doğu Hristiyan başyapıtı sergilenecek

Etkinlik, Ermenistan Tarihi Müzesi ile Louvre arasındaki işbirliğinin yeni bir aşamasını simgeliyor ve geçen yıl imzalanan mutabakat zaptına dayanıyor.

Mis kokulu Ermeni gatanın zengin çeşitliliği tek bir yerde: Gata Festivali düzenlenecek
14:29, 16 Eyl
Mis kokulu Ermeni gatanın zengin çeşitliliği tek bir yerde: Gata Festivali düzenlenecek

Festival kapsamında yerel ve çevre bölgelerden katılımcılar, ayrı stantlarda ürünlerini, yöresel yemekleri, tatlıları, el sanatlarını ve sanat eserlerini sergileyecek.

Alıntı

İranist Begijanyan, Reisi’nin ifadelerini yorumladı: “Ermenistan'a baskı yapılırsa Tahran müdahale eder”

İranist Begijanyan, Reisi’nin ifadelerini yorumladı: “Ermenistan'a baskı yapılırsa Tahran müdahale eder”

En Çok Okunan

ABD’deki Ermeni diasporası, pasaport damgalarından Ararat Dağı simgesini kaldırma kararından endişe duyuyor
ABD’deki Ermeni diasporası, pasaport damgalarından Ararat Dağı simgesini kaldırma kararından endişe duyuyor

Ermenistan hükümetinin aldığı kararı ABD basınında gündem oldu.

Gürcistan Dışişleri Bakanı: "Ermenistan, Azerbaycan ve Türkiye ile ilişkilerimiz bizim için çok değerli"
Gürcistan Dışişleri Bakanı: "Ermenistan, Azerbaycan ve Türkiye ile ilişkilerimiz bizim için çok değerli"

Maka Boçorişvili, Dışişleri Bakanlığı’nın girişimiyle, Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan dışişleri bakanlıkları arasındaki ilk toplantının Tiflis’te gerçekleştiğini hatırlattı.

Maastricht’teki Surp Karapet Kilisesi artık Ermeni cemaatine ait
Maastricht’teki Surp Karapet Kilisesi artık Ermeni cemaatine ait

Piskopos Norvan Zakaryan tarafından kutsanan Surp Karapet Kilisesi on yılı aşkın süredir Limburg bölgesindeki Ermeniler için hem ruhani hem de kültürel bir merkez olarak hizmet veriyor.

Ermenistan Ombudsmanı’nın Azerbaycan’daki mevkidaşına yaptığı başvuru yanıtsız kaldı
Ermenistan Ombudsmanı’nın Azerbaycan’daki mevkidaşına yaptığı başvuru yanıtsız kaldı

Ombudsmanlık ofisi Azerbaycan’da yasa dışı şekilde özgürlüğünden mahrum bırakılan Ermenilerin haklarıyla ilgili endişelerin düzenli olarak Ermenistan’ın yetkili kurumlarıyla paylaşıldığını kaydetti.

AB Gözlem Misyonu Başkanı: Azerbaycan’ın dezenformasyon kampanyaları Mayıs'tan bu yana durduruldu
AB Gözlem Misyonu Başkanı: Azerbaycan’ın dezenformasyon kampanyaları Mayıs'tan bu yana durduruldu

Ritter, “Kapsamlı Güvenlik ve Dayanıklılık 2025” uluslararası konferansında yaptığı konuşmada, misyonlarının savunma gücü olmadığını vurguladı.

Foto

picture Van’ın Akhtamar Adası’ndaki Surp Haç Ermeni kilisesinde ayin yapıldı

Vİdeo

picture Ermeni Soykırımı konulu “Anadolu hikayesi” filmi
Hava durumu

Takvİm

Anket

Bu yıl Ermenistan ile Türkiye devlet sınırı iki ülke vatandaşları için açılır mı?

Evet0%
Hayır100%
Bilmiyorum0%
Daha sonra açılır0%

Pİyasalar

EURTRYUSD
549.8490.05485.12

ERMENİ HABER AJANSI

Kısa ve öz

  • Hakkımızda
  • İletİşİm
  • Soykırım
  • Karabağ
  • Askerİ
  • Alıntı
  • Makale
  • Facebook
  • Youtube
  • Twitter
  • RSS
© Copyright EH ermenihaber.am 2015
Tüm hakları saklıdır
  • Facebook
  • Twitter
  • Youtube
  • RSS
{"core.poll.vote_empty":"core.poll.vote_empty"}