• Hakkımızda
  • İletİşİm
  • Soykırım
  • Karabağ
  • Askerİ
  • Alıntı
  • Makale
07 Temmuz, 2025
Pazartesİ 00:24
Tür|Հայ|Pуc

ERMENI HABER AJANSI

Kısa ve öz
  • Röportaj
  • Ekonomİ
  • Polİtİka
  • Toplum
  • Kültür
  • Eğİtİm
  • Bölge
  • Dünya
  • Hukukİ
  • Spor

Toplum15:07, 01 Ağustos 2014

Yüzyıl önce kurtulan hayatlar

Yüzyıl önce kurtulan hayatlar

Haber ajansı Armedia ve Ermenistanlı sivil toplum kuruluşu ‘Avrupa Entegrasyonu’, Ermeni Soykırımı’nın 100. yıldönümü yaklaşırken “100 yıl... Gerçek hikâyeler. Beni Kurtaran Türk” adlı bir proje hazırladı. Bu proje kapsamında Türklerin Soykırım’dan kurtardığı Ermenilerin yakınları tarafından aktarılan gerçek hayat hikâyeleri bir kitapta toplanacak. Bu öyküler, kitaptan önce ilk kez Taraf’ta yayımlanıyor.

2015 yaklaşırken başta Ermenistan’dakiler olmak üzere pek çok STK, o dönemde yaşanan acıları tüm boyutlarıyla bugünkü kuşaklara aktarmak için çalışmalar yürütüyor. Arşivler taranıyor, röportajlar, araştırmalar yapılıyor. Bunlardan biri de merkezi Ermenistan’ın başkenti Erivan’da bulunan ‘Avrupa Entegrasyonu’. Normalleşme sürecine katkı yapmayı amaçlayan bu kuruluş, Ermenistan Haber Ajansı ‘Armedia’ ile birlikte ilginç bir araştırmaya imza attı. Bir tarafta 100 yıl önce katliam emrini verenler, diğer tarafta da Ermeni komşularını, dostlarını veya hiç tanımadıkları insanları ölümden kurtarmak için çaba gösterenler... Aynı topraklarda yaşamış iki grubun varlığı bu araştırmayla ortaya kondu.

Çalışma sonucunda yakınları Türkler tarafından Soykırım’dan kurtarılan 50 Ermenistan’lı aileye ulaşıldı. Bu 50 ailenin torunları ve yaşlılarından kurtarılma öyküleri sözlü tarih projesi olarak derlendi. Hikâyelerin özelliği, kahraman(lar)ın Ermeni Soykırımı’ndan doğrudan ya da dolaylı olarak, Türklerin yardımları sayesinde kurtulmuş olması. Birleşik Krallık Dışişleri Bakanlığı ve İngiliz Milletler Topluluğu Ofisi’nin desteğiyle gerçekleştirilen 50 röportaj önümüzdeki Ekim ayında Türkiye’de, İngiltere’de ve Ermenistan’da Ermenice, Türkçe ve İngilizce olarak kitaplaştırılacak ve bir sergi düzenlenecek. Tanıkların aile albümlerinden paylaştıkları fotoğraflarla zenginleştirilen bu kitapta yer alan kurtarılma öykülerinden bazılarını okurlara sunulu
yor...


Sargis Suvaryan’ın anlatımı:
Babam Avetis Suvaryan 1901 yılında Arapkir’de doğmuş. Katliam başladığında babasını, başka birçok insanla birlikte asker olarak toplayıp götürmüşler. Dedemi götürdükleri yerde öldürmüşler. Babam küçük kardeşiyle birlikte yalnız kalmış. Bir süre sonra kardeşini Amerikan yetimhanesine teslim etmişler. Babam anlatıyordu; insan gruplarını Fırat Nehri kıyısında toplayıp ellerini ve ayaklarını bağlayarak tekneyle nehrin ortasına götürüyor ve boğuyorlarmış. Babam, ‘ölümü bekleyen’ bu grupların birindeymiş. Orta halli bir Türk kıyıdaki grupa yaklaşıp birkaç genci kendisi için çalıştırmak, özellikle çobanlık yaptırmak için almak istemiş. 14-15 yaşlarında olan babam da seçilen gençlerden biriymiş. Böylece bu Türk 4-5 genci almış. Birkaç hafta çalıştıktan sonra gençler kaçmaya karar vermişler.
                                                     

Babam, geceleri yola çıkıp güneye doğru yürüdüklerini, gündüzleriyse mezarlıklarda saklandıklarını hatırlıyordu. Bu şekilde ilerleyerek Suriye, Halep’e varmışlar. Orada durum daha rahatmış. Babam, Suriye’den Lübnan’a geçmiş. Beyrut’ta çalışmaya başlamış, bir süre sonra Amerikan yetimhanesinin çocuklarıyla birlikte Beyrut’a gelmiş olan kardeşini bulmuş. Babam kardeşini yetimhaneden alarak, ona kendisi bakmaya başlamış.

Annem de yetimhane çocuğuymuş. O da yine aynı yollardan geçerek Arapkir’den Beyrut’a varmış. Annemin ailesinin Arabkir’de bir deri atölyesi varmış. Annemin babası Karapet zengin ve etkili bir adammış, onu bulmak için kardeşlerine eziyet çektirmişler. Böylece dedemi ve kardeşlerini öldürmüşler. Annem 3-4 yaşlarında olan erkek kardeşi ve kırk günlük kız kardeşiyle yalnız kalmış. Çocukların annesi -büyükannem- hastalanmış ve tedavi edilemediği için hayatını keybetmiş. Akrabalardan bazıları kırk günlük bebeği annesiyle gömmek istemiş, fakat büyükannemin kız kardeşi izin vermemiş. Annem günler boyunca aç kaldıklarını anlatıyordu.Bir şekilde direnmek için çocuklar bezelye çorbası yapmışlar ve tehlikenin farkına varmadan iki aylık kardeşlerine de yedirmişler. Bebek maalesef çorbayı içerken boğulmuş...

Ben 1937’de Beyrut’ta doğdum. 1946’da altıncı karavanla Ermenistan’a geldik, bizi Kırovakan’a yerleştirdiler. Daha sonra büyük zorluklarla Yerevan’a taşındık. Babamın kuzeninin evinde bir yıl yaşadıktan sonra bize bir arazi verildi, orada bir ev inşaa etmeye başladık ve daha inşaatın hepsi tamamlanmamışken bu eve taşındık. Babam bir yapı ustasıydı, zaman içinde evin inşaatını tamamladı ve üç çocuğunu orada büyüttü.

“Tanıdıkları, onlara kilisenin yakılacağını haber vermiş”

Dariko Melkonyan’ın anlatımı:

2000 yılında Kars’a gittim ve Kars Kalesi’nden dört bir yana baktım. Gözümün önüne tehcir edilenler geldi ve o günden bugüne ağlıyorum, ailemin ne tür acılardan geçtiğini anladım.

Annem, Soykırım’ın tanıklarından, ancak, yaşadığı ve gördüğü şeyler-den o kadar azını anlatıyordu ki ben Kars’a gidene kadar hiçbir şey anlamıyordum. Annem Sarıkamışlı’ydı. Soykırım yıllarında diğer birçok Ermeni çocuğu gibi Amerikan yetimhanesindeymiş. Annemin dayısı tercümandı ve annemi o bulmuş. Çocuk listesinde ‘Tirun Torosyan’ ismini okuduğunda onun kız kardeşinin kızı olduğunu anlamış. Annem dayısına taşınmış, ancak kız kardeşi Margarit’i Amerika’ya götürmüşler. Annemin erkek kardeşleriyle ilgili maalesef hiç bir bilgi yok.

Babam Vahradyan Şeno 1907’de Noraber’de, o zamanki adıyla Kalal Köyü’nde doğmuş. Şimdi orada bir baraj gölü bulunuyor. Babam da soykırımın tanıklarından. Türkler, yaş ve cinsiyet ayırımı olmaksızın herkesi sürgüne göndermişler. Babam o sırada hastaymış ve askerlerden biri ateş etmek istediğinde diğeri, “Mermiye yazık, gâvur zaten ölüyor” demiş.
Böylece babam hayatta kalmış. Babam hep şaşkınlıkla hatırlıyordu, bütün köyü yedi-sekiz kişi yerinden etmiş ve Ermeniler kalabalık olmalarına rağmen köyü savunamamışlar. Sürgün yolunda babamın annesi kaybolmuş, kendisinin hakkında başka bilgi alamadık. Babamı ve dedemi hayatta kalan diğer Ermenilerle beraber kiliseye kitlemişler. Burada tanıdık bir Türk, kilise yakılacak diye uyarmış. Babamla dedem de kaçıp kurtulmuş.

“Annemin Soykırım’dan kurtulma hikâyesi adeta bir mucize”

Donara Tarcumanyan’ın anlatımı:

O yıllarda insanlık dışı şartlarda yaşayabilmek, kılıçtan kaçıp bir aileye sahip olup mutlu yaşayabilmek tam bir mucizeydi. Hatta bilemiyorum, annemin hayatı ‘mutlu’ sayılabilir miydi? Çocukluk yıllarında yaşadığı felaket, gördüğü vahşet hep gözlerinin önündeydi. O soykırımdan kurtulanlardan biri.

Annem Siranuş Hakobyan 1912’de Kars’ta doğmuş. Doğum gününü hatırlamıyordu, sadece o gün Vartavar Bayram’ydı diyordu, yani bir temmuz günü. Soykırım başladığında daha küçücük bir çocukmuş, Türkler tarafından yapılan katliam Kars’a biraz geç ulaşmış. Bildiğiniz gibi, Kars 1918’e kadar Rusların boyunduruğu altındaydı, ancak 1918’de dönemin en ulaşılmaz kalesi Türklere teslim edildi. Teslim edildikten sonrada hayatının sonuna kadar annemin gözünün önünden gitmeyecek olan kabus başladı.

                                    

Kars Ermenilerinin büyük bir kısmı katliama kurban gitti, küçük bir kısmı da göç yolunu tutu. Annem iki erkek kardeşi, Mnatsakan ve Hambartsum’la birlikte sayısız Ermeni göçmenin arasındaydı. Onları bir ahıra götürdüklerini anlatıyordu. Annem çok küçükmüş ama her şey hafızasında kazılı kalmış. Ahırda hareket edecek yer olmadığını anlatıyordu. Annemin hafızasında askerlerin her gün gelip bir kaç isim söyleyip, o kişileri götürdükleri kalmış. Öldürmeye götürdüklerini herkes biliyormuş. Bir gün de gelip Siranuş, Mnatsakan ve Hambartsum’un kim olduğunu sormuşlar. Annem, “Birbirimize baktık ve anladık ki sıra bize gelmiş” diye anlatıyordu.

Üçünü de götürmüşler, ama nereye olduğunu bilmiyorlarmış. Üç yetim çocuk daha sonra kendilerinin kurtulduğunu anlamış. Çok büyük bir saraya varmışlar ve orada amcalarının kızı Ağavni’yle karşılaşmışlar.

Ağavni’nin hikayesi de ilginçtir. Katliam yıllarında bir Türk paşa onu görüp aşık olmuş. Ağavni, Türk’le evlenip saraya taşınmış. Ancak kızcağız hep hüzünlüymüş. Türk paşa onu mutlu etmek için bir şey yapmak istemiş, Ağavni de amcasının çocuklarını kurtarmasını istemiş. Türk paşa anladığınız gibi Ağavni’nin ricasını yerine getirmiş ve üç Ermeni yetimi kurtarmış.

Türk paşanın evinde annemi ve dayılarımı çok iyi karşılıyorlarmış, yeni kıyafetler ve yiyecek veriyorlarmış. Annem tam olarak hatırlamıyordu, fakat yeterince uzun süre, yaklaşık bir yıl, diğerleri paşanın ne yaptığını anlayana kadar o evde yaşamışlar. Paşa, eşi Ağavni’yi de alıp kaçmış, yetimleri yine yalnız bırakmış. Annemin ve kardeşlerinin sonra nereye gittiklerini hatırlamıyorum ama neticede yengelerini, Ağavni’nin annesini bulmuşlar. Daha sonra yengesinin yardımıyla Gümrü’ye taşınmışlar.

Annem bir süre Gümrü’de yaşadıktan sonra “Türkler Kars’tan çekildi” haberini almış.  Annem ve kardeşleri dahil Ermenistan’da yaşayan bir çok Karslı, Kars’ın kurtuluş haberini duyunca tekrar memleketin yolunu tutmuş. Kars’ta çok kısa kalabilmişler. Bir süre sonra Rus-Türk anlaşmasıyla Kars kesin olarak Türkiye’ye geçmiş ve insanlar tekrar Ermenistan’a doğru göç yoluna düşmüşler. Yetimler yine yalnız kalmış, çünkü yengeleri yolda ölmüş. Yolda küçük kardeşlerini de bilmedikleri bir hastalıktan dolayı kaybetmişler.
Annemi ve büyük kardeşini Yerevan’a getirip yetimhaneye teslim etmişler. Şimdiki Sundukyan Tiyatrosu’nun yakınlarında bir yetimhane varmış. Orada yeni bir hayata başlamışlar.

“Dedem, Kars’a gidip evimi göreyim, öyle öleyim, derdi”

Ruben Sarkisyan’ın anlatımı:

Dedem Melik Sarkisyan Karslıydı. Belgelere göre 1895’te doğdu ama kendisi 1888’de doğduğunu söylüyordu. Dedemden hikâyesini dinlediğimde onüç yaşındaydım. Merakım o kadar büyüktü ki dedemle büyükannem hikâyelerini anlatırken onların sesini kaydettim. Kendilerini anlatıyorlardı, evlerinin hasretiyle zaman zaman kendi şiveleriyle türküler söylerlerdi. Maalesef o kayıtlar aile arşivimizden kaybolup gitmiş.

                                                        

Dedemin büyükleri Sasonlularmış, daha sonra Kürtlerle yaşadıkları kavgalardan dolayı Muş’a göç etmişler, oradan da Kars’a. Sason’dayken, bir gün Kürt birisi evimize gelmiş, atı avluya bağlayıp, orada serpilmiş buğdayı rahat rahat heybelere doldurmaya başlamış. Ev sahipleri sinirlenince, Kürt onlara karşılık olarak “Ermeniler çalışacak, Kürtler yiyecek” demiş. Kızgın ev sahipleri sopayı ellerine alıp bu davetsiz misafire vurmuş, adam ölmüş. Kürt’ün ailesinin intikamından kaçmak için aile büyüklerimiz başka Kürtlere para verip onlardan yardım alarak Sason’dan ayrılmış. Böylece bizimkiler Rusların boyunduruğundaki bölgelere göç etmiş.

Dedem, 1921’de Sovyet treninin Kars’a gelişini fark ediyor. Kendisinin deyimiyle Rus trenini askerlerin ‘komunalka’ şapkalarından tanımış. Dedem trenin Rus kumandanını da tanımış.
Sonradan Rus kumandanla dedemin beraber Bolşevik ordusunda askerlik yaptığı ortaya çıkmış. Dedem Rus kumandana kaçmak ve trenle Gümrü’ye gitmek istediğini söylemiş. Kumandan da dedemin istediğini gizli bir şekilde yapmaya söz vermiş. Fakat bu konuşmayı başka birileri daha duymuş ve Türk paşaya, Melik, Rus treniyle kaçmak istiyor diye haber yetiştirmiş. Türk jandarması dedemi paşanın yanına getirdiğinde dedem gizlememiş ve soykırımdan kurtulmuş akrabalarının yanına gitmek istediğini söylemiş. Dedem tanımadığı Ermeni bir kadını da eşim diye kaçırmaya çalışmış.

Çok şaşırtıcı, ancak Türk paşa dedemi cezalandırmak yerine yol masrafını verip serbest bırakıyor. Böylece dedem Kafkasya’ya gelmiş, bir süre Tiflis’te yaşadıktan sonra Gümrü’ye yerleşmiş, orada da erkek kardeşlerini bulmuş. Sonra da hep beraber Yerevan’a gitmişler. Dedem kendisi gibi zor şartlardan kurtulup Batı Ermenistan’dan Yerevan’a giden büyükannem Yağut’la evleniyor.

Büyükannem, Türk askerlerin köy sakinlerini kilisede topladığını anlatıyordu. Dört bir yana saman serpmişler ve kiliseyi ateşe vermişler. Türk paşa tesadüfen oradan geçiyormuş ve askerlere insanları bırakmaları emrini vermiş. Büyükannem de böylece şans eseri kurtulmuş.

Dedem marangozluk yapıyormuş, mesleğini Yerevan’da da devam ettirmiş. Dedemin Soykırım’da ölen babası Khaçatur da marangozmuş. Khaçatur kışın kaybolmuş ve cesedi ancak birkaç ay sonra, karlar eridiğinde bir kanyonun derinlerinde bulunmuş, onu paltosundan tanıyabilmişler.

Dedem, Doğu Ermenistan’a göç etme kararını çok geç almış. Kars’tan göç etmeye ve Sovyet Ermenistan’ına taşınmaya ancak Kars’ın tamamen elden gittiğini anladığında karar vermiş. Onun annesi ve iki kardeşi de dahil olmak üzere bütün akrabaları Kars’tan Tiflis ve Gümrü’ye kaçmış. Gümrü’ye kaçmışlar çünkü umutları hâlâ varmış, Gümrü evlerine yakındı ve her şey sakinleştikten sonra evlerine dönebilirlerdi. Dedem hikâyesini her anlatışında şöyle derdi “Hayalim, bir kere Kars’a gidip evimi göreyim, öyle öleyim”.

Ermenihaber.am

 



Bölümün son haberlerİ

İstanbul Ermeni Patriği: “İstanbul’da olsaydım Paşinyan’ı kabul ederdim”
23:25, 03 Tem
İstanbul Ermeni Patriği: “İstanbul’da olsaydım Paşinyan’ı kabul ederdim”

Paşinyan’ın Patrikhane ile gerekli protokol yazışmalarını gerçekleştirmediğini, ziyaretten ancak iki gün önce tesadüfen haberdar olduğunu dile getiren Maşalyan, bir protokol hatası olduğunu söyledi.

Kongre Üyesi Stajyeri, 21 yaşındaki Ermeni öğrenci Washington’da silahlı saldırıda öldürüldü
17:28, 03 Tem
Kongre Üyesi Stajyeri, 21 yaşındaki Ermeni öğrenci Washington’da silahlı saldırıda öldürüldü

Hayatını kaybeden genç, Haziran ayından bu yana Kansas Cumhuriyetçi Milletvekili Ron Estes’in ofisinde staj yapıyordu.

Washington, Ermeni Apostolik Kilisesi ile Rusya arasındaki ilişkileri incelemek üzere 60.000 dolar fon ayırdı
16:44, 03 Tem
Washington, Ermeni Apostolik Kilisesi ile Rusya arasındaki ilişkileri incelemek üzere 60.000 dolar fon ayırdı

Vakfın açıklamasına göre, bu çalışma Rusya’daki din tarihi, Ermeni araştırmaları ve genel olarak imparatorluklar tarihi açısından önemli bir katkı sağlayacak.

Alıntı

İranist Begijanyan, Reisi’nin ifadelerini yorumladı: “Ermenistan'a baskı yapılırsa Tahran müdahale eder”

İranist Begijanyan, Reisi’nin ifadelerini yorumladı: “Ermenistan'a baskı yapılırsa Tahran müdahale eder”

En Çok Okunan

Foto

picture Van’ın Akhtamar Adası’ndaki Surp Haç Ermeni kilisesinde ayin yapıldı

Vİdeo

picture Ermeni Soykırımı konulu “Anadolu hikayesi” filmi
Hava durumu

Takvİm

Anket

Bu yıl Ermenistan ile Türkiye devlet sınırı iki ülke vatandaşları için açılır mı?

Evet0%
Hayır100%
Bilmiyorum0%
Daha sonra açılır0%

Pİyasalar

EURTRYUSD
549.8490.05485.12

ERMENİ HABER AJANSI

Kısa ve öz

  • Hakkımızda
  • İletİşİm
  • Soykırım
  • Karabağ
  • Askerİ
  • Alıntı
  • Makale
  • Facebook
  • Youtube
  • Twitter
  • RSS
© Copyright EH ermenihaber.am 2015
Tüm hakları saklıdır
  • Facebook
  • Twitter
  • Youtube
  • RSS
{"core.poll.vote_empty":"core.poll.vote_empty"}